1 Şubat 2013 Cuma

Geleneksel taklit

Devamlı bahsedilir, İslam geleneği taklit üzerine kuruludur, eleştiriye yer yoktur diye. Cidden haklılık payı olabilir ama ne kadar? Hadi fen ilimlerini es geçeyim (o konuda hiç ahkam kesemem) ama İslami ilimleri cidden inceleyip, kitaplarını okuyup mu bu sonuca varıyoruz? Yoksa Batı'da olduğu gibi gözümüze çarpacak denli değişiklik olmadığı (buraya da soru işareti koyayım) ve geleneğin içersinde yol almaya çalıştığı için mi böyle bir yargımız oluyor? Bunları soruyorum, zira geçenlerde Taftazani'nin Ömer Nesefi akaidine yazdığı şerhe göz gezdiriyordum. Konu cüz'ün lâ yetecezzâ ve kelam alimlerinin filozoflara karşı delilleriydi. Taftazani'nin kendisinin tuttuğu taraf Kelam alimlerinin yanı olsa da, bu konuda onların getirdiği delilleri zayıf buluyor (âyân bölümü, sayfa 117). Dahası müteahhirin Eşari kelamcıları da genelde kelam alimleri ile filozofların arasında kalıyor bu konuda. Evet, gelenekteki görüşü terketmiyorlar belki ama bu konudaki delilleri de zayıf bulabiliyorlar. Bu tarz itirazlara, delil zayıflıklarına kimi fıkıh kitaplarında da denk geliyordum. Belki gelenekten kopacak denli genel değil ama fıkıhtaki detaylarda özellikle bu tarz eleştiriler olabilir. O yüzden hep taklide dayanıyordu, eleştiri olmuyordu diye kestirip atabilir miyiz pek emin değilim.

(notumu koydum, ilerde emin olurum belki).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder