29 Ekim 2013 Salı

Anarşizm - Kaczynski

Anarşizm'e (a.k.a devletsiz, ilkel yaşam ile hayat çok daha güzel, eşit olacak inancına) merak saldığım zamanlardı, Prensese Mektuplar sitesinde Unabomber-Kaczynski'nin bir röportajını okumuştum; tecavüzle ilgili kısımları bilhassa dikkatimi çekmişti. O zamanlar hemen Anarşizm'den soğumamıştım tabii ama zaman içinde kendisine mesafe aldıkça bu röportajda da değinilen kısımlar iyice gözüme battı:

Anarşizm derken kastettiğimi biraz daha açacak olursam (yeni akımlar var ise bilemem): kötülüğü dışımızda, medeniyet/devlette ararken iyiye ne varsa içimizdedir cinsinden bir yaklaşımla, devletsizlik, ilkel yaşam gibi hayatların ütopya haline getirilmesi. Kültürün reddi. Eşitsizlik, tecavüz, kâtillik gibi tüm sorunlar mülkiyete, daha sonraları da devlete bağlanırken bunların ortadan kalkması ile bir çok sorunun hallolacağı varsayımı. Unabomber ise, ilkel bir yaşamdan bunun çıkamayacağı (misal et yememezlik/eşitlik gibi), ama daha çok bu tarz bir yaşamın bizi *özgür* hissettireceği ve bu açıdan medeniyet yerine tercih edilebileceği iddiasında.

İşte zaman içinde benim esas mesafe aldığım şey de bu *özgürlük* oldu. Düşüncem şu yana kaydı: insanlar olarak, bir arada yaşamak, topluluk kurmak ve içimizde var olan saldırganlığı te'dib için hukuk, kültür ve medeniyet oluşturduk (bunu oluşturmak için de içimize konulmuş bir iyilik vardı elbette). Ve hatta İslâm içinden doğrusunu diyecek olursam, bu kültürü oluşturabilmek için yardım almamız gerekti; Allah'û Teala resullerini, iyiliği unuttuğumuzda bize hatırlatmak ve yeniden düzene girmemiz için gönderdi.

Bütün bunlar bizi özgürlük açısından sınırlandırdı, ama aynı zamanda diğer canlılardan ayrıldığımız kısım da bu oldu. Özgürlük beraberinde başka bir insanın hak ve hukukunu da gözetmeyi niye, nereye kadar gerektirsin (röportajda da olduğu gibi, gücü olan tecavüzden niye geri duracak)? Bugün özgürlük derken bile hayvanlara oranla belli bir sınır çiziyor, bir kavram oluşturuyoruz ve bu sınırı bize, bilkuvve/potansiyel bir iyiliğe sahip olmamızla beraber kültür veriyor (zira kültürü oluşturan da biziz, bizdeki bilkuvve olan iyilik ona da geçiyor). Ama yine kültür bizimle, topluluğumuz aracılığıyla oluştuğu için kötülük de ona bulaşıyor, zaman zaman iyiliğe galebe çalıyor ve zulüm aracı oluyor. Bu durumda da onu dengeleyecek çözümler arıyoruz veya daha çok yardım ile buluyoruz. Şöyle bir dünya tarihine bakarsak, sanırım insanlar hep kendilerince bir iyiliğin, güzelliğin, adaletin peşinde olmuş ama yine bir bakmışız bu arayışları kötülüğü de üreten bir yapıya dönüşmüş. Böyle durumlarda da yeni dengeler aramışız, biraz bulmuşuz, biraz avunmuşuz (ve elbette yine, bu iyiliğe bizi sevkeden Rabbimiz olmuş, bize yardım göndermiş, o yardımı bozmuşuz, bu sebeple eziyetini görmüşüz, sonra yeniden yardım göndermiş..ilâ nihâye).

Anarşizm'in bu özgürlüğe haddinden fazla vurgusu, kötülüğü kültüre, iyiliği kendine (insana) mahsus kılan iyimserliği sebepleriyle ben kendisinden uzak durmaya başladım. Ve galiba bunun başlangıcı da yukarıdaki röportaj oldu.

İlave (deney ne denli güvenilir, oralarda neler oluyor bilemiyorum tabii, bilim benim işim değil ama iyi bir vidyo gibi geldi bana, kendimi gözden geçirince de uzak bulmadım bahsedilenleri.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder