27 Aralık 2013 Cuma

Eleştirel Bakma ile Gelen Ortayolculuk


İnternette, elime geçen kitaplarda nereye baksam bir 'herkese/her fikre karşı temkinli, uyanık olmamız; eleştirel bakmamız lâzım'cılık gözüme batar oldu şu vakitler. En son başladığım kitap da söyleyeceklerini tam söylemeden bu tebliği yapıverince içim iyice şişti, şişmekle kalmayıp bir de kavruldu üzerinize âfiyet. Şu 'bakış' ile ilgili bir şeyler yazmadan bu kitaba devam edebilmem kâbil değil dedim, kenara bıraktım. Bu tembihe neden böyle sinirlenmeye başladım tam bilemiyorum, ihtimal çok fazla karşıma çıktığı için bunaldım ama beni rahatsız eden bir tarafı da var. Bunun izini sürebilmek için yazmaya karar verdim.

'Eleştirel bakma'nın beni rahatsız eden iki vechesi var. Evvelâ yukarıda da değindiğim gibi bir fikri, bir yazıyı eleştirmekle, sıkıntılı kısımlarına işaret edip yerine yenisini kaim kılmak ile yetinmiyor, bu bakışı herkesin edinmesini de gerekli görüyor. Ve hatta eleştirisine her başlayışında evvela bir söylev çekerek bu bakışı allayıp pulluyor. Yetinmiyor, felâhın ancak eleştirel bakma, temkinli olma ile mümkün olacağını iddia ediyor, zaten metnin kalan kısmında da hiç bir iddiası bu kadar güçlü olmuyor. O iddia ettikçe bende sivilceler çıkıyor. Hani bu tavsiye kısmını es geçip eleştiri kısmına gelse o kadar tepkili olmayacağım belki ama bu girizgâh beni cidden yoruyor. Sonra işin eğlenceli kısmı başlıyor; eleştirel bakmak'tan kasıt yeni bir iddia ortaya atmak değil, sadece eskisinde bir gedik açmak, eleştirdiği şeyin doğruluğunu sarsmak ama yeni bir doğru iddia edememek; konuyu yapabildiği kadar bulanık hale getirmek. 'Öyle değil, böyle olmak zorunda' demek yerine; 'öyle olmayabilir, böyle olabilir, ama olmayabilir de' gibi bir karışım içine sokmak. Varabileceği nihâi fikir aşağı yukarı şöyle oluyor: "Herkesin doğrusu kendine, herkes iyi de olabilir kötü de. Şu iş güzel de olabilir, olmayabilir de. Nereden baktığına bağlı." Ortaya atılan fikir mutlak bir doğru olmak yerine kaygan, her an başka bir fikre dönmeye müsait.

Niye varacağı nihâi yer böyle oluyor? Zila eleştire eleştire artık kendisine de böyle bakıyor, iddia edeceği her düşüncede bir gedik buluyor ve yanlışlanamayacak cinsten yazma gayretine giriyor. Yanlışlanamayacak cinsten yazmanın kuralı da mümkün mertebe iddiasız olmak, her an kaçış yolunu hazır bulundurmak. Genelde belli tabuları yıkmak ve ezber bozmak için 'eleştirel bakmamız' savunuluyor ama bunu ilerlettiğimizde varabileceğimiz yeni ezber hepsinden kötü: Sadece var olanları eleştiren, yeni bir iddiası olmayan, ortayolculuktan ileri gidemeyen fikriyât. Bu benim tam da içinde bulunduğum bir hâlet-i ruhiye, ki yazılarımda da bâriz şekilde bunun izlerini görebilirsiniz. Bu sebeple herkese temkinli olmak tavsiye edildiğinde bu kadar kızmaya başladım; temkinli davranmayı hayatınıza yedirdiğinizde, evet başkalarını kendi doğrularınızla boğmuyorsunuz, onlara -eleştirel bakış dışında- bir şeyi telkin etmiyorsunuz (ki bu telkinin diğerlerinden aşağı kalır yanı yok) ama kafa karışıklığından da kurtulamıyorsunuz. Hâliyle amel edemeyip tembellik çukurunda kayboluveriyorsunuz.

Her şeye karşı temkinli olmak bir yere kadar fâide sağlayabilir fakat kesinlikle 'herkes'in bu bakışa sahip olması iyi bir şey olmaz. Herkes temkinli davrandığında eleştirebileceğimiz ne kalacak ki? Kimse hiç bir doğru iddia etmediğinde fikrî yapımızda ne türden bir gelişmeye sahip olabileceğiz? Düşünsenize neye elinizi atsanız, aşağı yukarı şöyle bir cümle ile karşılaşıyorsunuz: "Olabilir, olmayabilir de. Falan filan yüzünden olursa güzel olabilir, ama şu itiraz gelebilir, bu sebeple güzel olmayabilir de."

Bu sebeple eleştiriyi bir araç olarak yararlı bulsam da amaç haline gelmesine, hele hele her dâim sorgulama, eleştirme, şüphe içinde olma halinin bir tebliğ metodu olarak benimsenmesine karşıyım. Felâh eleştiride değil, o bizi sadece bir yere kadar bizi götürebilir. Bir yerde ise ayak bağı olmaya başlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder