10 Nisan 2014 Perşembe

Kâdir-i Mutlak

İnsanız ya, Allah'u Teâlâ düşünüp de ibret alalım diye akıl-fikir vermiş ya, onu keyfimiz nasıl istiyorsa ona göre kullanabiliriz öyleyse. Durmaksızın eleştirmemiz gerekir: Herkesi, her şeyi. Yaratıcımızı da eksik bırakmayız hâliyle. "Her şeyin yaratıcısı o ne de olsa, ben dâhil yapılan tüm kötülüklerden bir pay onda da var (hâşâ), o halde ilk eleştirilmesi gereken zat da O'dur ancak" diye düşünüyoruz (bu düşünce biçiminden ben de hâriç değilim.) Bu eleştiriler genelde insânî özelliklerin Allah'a atfedilmesi sonucu oluşuyor. O, bizim istediğimiz şekliyle iyiyi yaratmak, kötüyü biz istediğimiz zaman def etmekte zorunlu, aksi takdirde, hâşâ bizim yaratıcımız olmaya hak kazanamaz, sonuçlarına da katlanmak zorunda kalır. Eğer bizim birbirimize kibretmemiz yanlış ise, onun da bize etmesi yanlıştır. Eh, hâliyle durmaksızın bize karşı da övünmemelidir.


Oysa Allah diler ve yaratır, öyle bir varlığa niye yarattın, hadi yarattın ama böyle olmak zorunda mıydı diye efelenebilmek de ancak cehûl insana has bir şey olsa gerektir. Yarattıktan sonra varlığının devam etmesi bile ona bağlıyken hem de. Üstelik, onun hikmetini acele olarak ömrümüzün baharında, yetmedi bu dünyada görmek istiyor, göremeyince de hayalkırıklığı yaşıyoruz. Oysa sabırla, çalışarak ve inanarak beklememizdir bize yakışan; kul olarak. Olsundu ama, hazır bu dünyada becerebiliyorken (bize izin verilmişken) yapalım, nasılsa (ister inançlı ister inançsız olalım) bir daha bu dünyaya gelecek hâlimiz yok.


Yine Allah'ın kendisini ayetlerinde, dâima bize övmesinde de garip karşılanacak bir şey yoktur, zirâ kibrin kötülüğü bize nisbetledir. Yoksa onun kendisini övmesi kötü değildir, zira buna ancak O lâyıktır. Sende var olan bir takım özelliklerinin müsebbibi sen değilsin diye övünmendir yanlış olan, her şeyi yaratan Zat'ın sana kendini övmesi garip değildir bu sebeple. Ama bizler insanız, neyin niye var olduğuna, bizim ne olduğumuza dâir bilgilerimiz hem kısıtlı hem de bilsek bile unutup kendi hevâmıza göre yolumuza devam etmeye çalışıyoruz. Bu sebeple Allah'u Teâlâ mütemadiyen peygamberleriyle bize kendini hatırlatıyor. Hani belki biz insanlık olarak kibirlenmesek, övünmesek, başkalarını ezmeye kalkışmasak bize kendini başka türlü tanıtacaktı; medeniyet/uygarlık dediğimiz şeyi var etmemizle beraber haddimizi de giderek aşmamız sebebiyle had bildirmek, ne için var olduğumuzu hatırlatmak üzere bize kendini bu yönüyle de tanıttı.


Kâdir-i Mutlak bir yaradanın medeniyetle beraber insanlık tarihine girdiğine dâir iddilara bir de bu gözle bakabiliriz. Elbet hakîkati en kâmil şekliyle O bilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder