6 Şubat 2012 Pazartesi

Yaratıcı Hakkında -II- (İyi-Kötü Meselesi)

Rabb hakkında yazmaktan epeydir kaçıyorum, çünkü tam net fikirlerim yok. Biraz fazla karışık kafam, şu an yazarken bile elim geri geri gidiyor. Kelimeleri toparlamakta da zorlanıyorum, öyle diyeyim. Heyhat, bu kadar karışıklık da yoruyor beni. O yüzden biraz irdelemeye başlamam lazım nasıl bir inanç içinde olduğumu (kafamda irdeliyorum da, yazarsam biraz yerli yerine oturur hem).

Bir yaratıcının olup olmaması husunda çok da tereddüde düştüğüm söylenemez (arada acaba dediğim olmuyor değil ama çok kısa sürüyor bu anlar), daha çok onun nasıl bir varlık olduğuna dair düşüncelerim karışık. İyi mi, adil mi, her şeye gücü yeten mi? Kötülüğü her şeyi yaratan mı yarattı, değilse bu kötülük nereden geliyor ve niye yaratıcı pek kötülüğe müdahale etmiyor?

Allah'ın her şeye kadir olup olmaması hususunda Mutezile, Eşari ve Maturidi mezheplerinde ihtilaf yok. Ama iş Allah'ın iyi olup olmaması meselesine gelince değişiyor. Mutezile "Allah iyi (adil) olmalıdır" derken Eşari de tam ters istikamete yönelip "hayır efenim, siz nasıl Allah'a iyi/adil olmak gibi bir zorunluluk atfedersiniz, o istediği gibi olabilir, isterse kullarına en kötü şekilde davranabilir" diyor. Maturidi de "Allah iyi/adil olmak zorunda değildir ama kullarına lütfundan dolayı iyi/adil davranır, çünkü rahman sıfatı çok geniştir" diyerek aralarını buluyor (1).

Rabb eğer her şeye kadirse ve her şeyi yaratan oysa, kötülüğü de ondan ayıramayız. Direkt kötülüğü yaratmamış olabilir ama en azından kötülüğe göz yumup onu oluşturacak zemine müsaade ettiğini söyleyebiliriz. Bakara Suresi 30. ayet de buna değiniyor bir bakıma:
"Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti." 
Peki niye müdahale etmez? Belki rabb bildiğimiz anlamda çok da iyi değildir, çekilen acılar o kadar da ilgilendirmiyordur onu. Daha doğrusu yukarıda bahsettiğim mezhep görüşlerinden ayrı olarak onun iyi anlayışı ile bizimki çok farklı olabilir, sonuçta kendimizden yola çıkarak onu tanımaya kalkışıyoruz. Oysa bu varlık eğer eşi benzeri olmayan bir varlıksa, yarattıkları da kendinden ayrıysa (ondan oluşmamışsa), yaratılmışlarda (sübuti sıfatlar dahil) onun sıfatlarını görmememiz lazım (2). Ona kendimize uygun bir iyiliği atfetmek bu yüzden mantıklı olmayabilir. Çünkü o eşi benzeri olmayan "tek" ise bizim gibi hissetmesi de pek mümkün değil ki iyi ve kötüye, acıya bizim gibi baksın (haliyle müdahale etme gereği duysun). Bu noktada Kuran'ın bahsetmiş olduğu Rabb'ten ayrılmış olabilirim. Veya Kuran insanların akıllarında biraz daha somut bir şekilde oluşsun diye Rabb için rahman, rahim, kadir, alim vs. sıfatlardan bahsetmiş olabilir.

Peki Rabb Kuran'da geçtiği ve bizim anladığımız gibi "rahman" (sonsuz derece merhametli) ise (yani bazı özellikleri yönünden ona benziyorsak, onu az biraz tanımlayabiliyorsak), kötülük/zulüm sorununun onu ilgilendirmesi gerekmez mi? Buna şöyle cevap verilebilir, kötülük onu ilgilendiriyor ama kendisine evvelce verdiği müdahil olmama sözü yüzünden karışmaktan imtina ediyordur:
"Yoksa, Allah’ın izin vermediği bir dini kendilerine tutulacak yol kılan ortakları mı var? Eğer (cezaların ertelenmesine dair) kesin hükmü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz, zâlimler için elem dolu bir azap vardır. " 
Şura 21  

Eh, bu sefer niye belli bir mühlete kadar bekletildiği sorusu dönüyor akılda tabii. Bunu Emanet - Ahzap 72 yazısında bahsettiğim şey sebebiyle yapmış olabilir; insan yer yüzünde kendisini idare edebileceğine dair bir sorumluluk almıştır. Bu meydan okuma Rabb'in ilgisini çekmiş olabilir. Bakara suresinin yukarıda alıntıladığım ayetinde geçtiği gibi Rabb, kendisi gibi olmayan ama ondan izler taşıyan bir halife yaratmışsa, o insanın hayatına çok da müdahil olmak istemez. "Madem meydan okudun, sonuçlarına da katlanacaksın." diyerek mümkün mertebe karışmamayı seçmiştir belki (3). E o zaman akledemeyen insan yavrularının suçu ne? Suçlarının olmadığı ortada (bence), ne yazık ki kurunun yanında yaşta yanmıştır ve onların çektikleri acıların sorumlusu insandır. Ama o insana izin veren de Rabb değil midir? (ez cümle "niye" denildiğinde verebilecek bir cevabım net olarak yok).

Heh, gelelim benim inandığım yaratıcıya. Ben açıkçası yukarıda bahsettiklerim arasında gidip geliyorum. Çoğu zaman tanımlayamadığım, iyiliği-kötülüğü pek benim gördüğüm gibi görmeyen, haliyle yaşama müdahale etme gereği çok duymayan bir yaratıcı (biraz deistik oluyor bu), kimi zamansa bu iyilik ve kötülüğün farkında ama bir sebepten ötürü (en azından günümüzde) çok karışmayan bir yaratıcı oluyor. Bazen de kendi özelimde yaşamıma müdahale eden bir yaratıcı da olabiliyor; kendisiyle konuşuyor, (ne haddimeyse) bazen ona isyan ediyor, bazen deli gibi yalvarıyorum.

Rabb'in birliği, sıfatları, kullarından inanan-inanmayan ayrımı (inanmayanı cezalandırması) ve vahiy gibi konular da kafamda ama bunların her birinin ayrı ayrı yazılması lazım sanırım. Toparlayabilirsem/kısmetse yazacağım ilerleyen zamanlarda.
______________________________

(1) Burada epey indirgemeci yaklaştım, belirteyim. Mutezile dedim ama tek tek mutezili alimlerin görüşlerini incelemedim, sadece Eşari kitaplarında Mutezile'ye cevap bahislerinden edindiğim bilgi bu.

Bir de burada iyi kötü derken çok net ayrım yapmış gibi görünüyorum, aslında günlük hayatta her zaman o kadar net bir iyi-kötü ayrımıyla karşılaşmıyoruz. Bazen içiçe geçmiş olabiliyor pekala. İyinin tanımını tam yapamayacak olsam da, kötüden kastım daha çok zarar vermek diyebilirim (herhangi bir canlıya, dünyaya). Böyle diyince pek iyi kimse kalmıyor gibi he? :)

(2) Sübuti sıfatlar - selbi sıfatlar konusu da bu yüzden kafamı karıştırıyor hep. Yani Allah'ta iki sıfat var, bir kullarında gözükmesi mümkün bir de mümkün olmayan sıfatlar. Mezheplerin niye böyle bir ayrıma gittiğine dair soru sorduğumda "Allah eğer zatı ile yaratsaydı, yaratılma işi meydana gelmez, her şey yanar kül olurdu" gibisinden bir cevap almıştım. Yani yaratmak/meydana getirmek için bir de sübuti/mahlukatında gözükmesi mümkün olan sıfatlarının olması lazım. (aşama aşama yaratmak?) E o zaman yaratılmışlar yaratandan bir cüzü, bir benzerliği içermiyor mu? Sanki pananteizm kokusu geldi oralardan burnuma. Ama sadece kokusu, hafif aranmış bir kapıdan sızıyor o koku.

Hmm, Allah'ın hiç bir sıfatının kullarınınkine benzememesi gerekliliğine şöyle bir itiraz gelebilir: Allah'ın bazı sıfatları kullarında olsa bile yine de tüm sıfatları ve zatının başka herhangi bir varlıkta olması imkansız. Yani parça parça bazı sıfatları bazı mahlukta olsa bile Allah sadece o sıfatlardan oluşmadığı için sonuçta yine mahluktan farklı olur. Ama bu noktada da yine mahlukunda ona bazı yönlerden bir benzerlik olacaktır, tamamen de ayrı olmayacaktır onlardan.

 (3) Belki de dünyada yeni yarattığı tüm canlılarda hayatta kalma içgüdüsünü izlemek, nasıl olduğunu (pek müdahala etmeden) gözlemlemek istemiştir. Gerçi her şeyi bilen bir varlığın bunu seyretmeye, gerçekleşmesini  beklemeye ihtiyacı yoktur. Ama bunun sonucunu kendinden de gizlemek istemiş olabilir, hani spoylır/piçerik istememiştir belki :) (ne cıvıdım).

4 yorum:

  1. dün gece uykum kaçtı, bu konular hakkında düşünüyordum. benim allah algımda kurana ve iç deneyime bakarak rab rahmandır, sonsuz iyidir. ilahi kötülük yoktur ve insandaki kötülük ise rahmetin yok sayılması, tercihin merhametten değil, yokluğundan yana yapılması. öteki dünya tanımında cehennem, allahı ve rahmetini reddedenlerin, kendi algılarından oluşmuş, bu yüzden karanlık ve azap dolu bir mekan olarak görülmesiyle şekilleniyor nazarımda. rahmeti yok saydıysanız rahmetim olmasaydı işte yaşadığınız/kazandıklarınız budur, tadın manasında. cennet ise rahmeti rahmetin allahtan oldugu kabul edenlerin nazarında yine allahtan olduğunun açık hale geldiği bir mekan olarak şekilleniyor. allahın dünyaya müdahale etmemesi gibi birşey yok bence. lütuf ve rahmet durmaksızın geliyor ancak kötülere de.. sıfatın anlamı bu zaten. iyiye ve kötüye rahmet eden manasında rahman. rahim ise öteki dünyada rahmetini yalnızca inananlara veren... benim algım düşüncem bu yönde. velhasılıkelam kötüye dünyada merhamet etmeseydi öteki dünyayı yaşıyor gibi bişey olurduk. diğer yandan rahmetin ve lütfun gelmeyi durdurması demek kıyametle eşanlamlı olurdu dünya açısından.

    YanıtlaSil
  2. Yoruma layk. Rahman sıfatını kötüyü de kapsayacak şekilde indiği hususunu gözden kaçırmışım, aklıma gelmedi bile.

    YanıtlaSil
  3. Gece aklıma geldi, rahman sıfatı tamam, anladım. Peki kötüyü de içerecek şekilde rahmet edecektiyse, iyilerin acı çekeceğini yine bilmesine rağmen niye dünyayi (belki alemi, hepimizi) yarattı? Hiç yaratmasaydı diye düşündüm. Acaba İslam filozoflarının dediği gibi, Allah zorunlu olarak mı yaratmıştır? (yani ondaki yaratma gücü öyle fazladır ki, yaratılışın olmaması imkansızdır.) Ve hatta bu yaratma gücü dediğimizin de kaynağı rahman sıfatı olabilir mi? (bundaki sorun Allah'a bir zorunluluk atfetmek, iradeyi ondan almak.)

    YanıtlaSil