22 Şubat 2013 Cuma

Allah zaman'a dahil midir? III

Bir önceki yazıdan devam. [Evvela konuyla ilgili benim izlediğim videolar: Allah zamana dahil midir, Allah geleceği bilir mi 1, 2, 3]

Benim Abdülaziz Bayındır'ın iddialarından anladığımın özeti şöyle (yanlışlarım olabilir, affola):
1- Allah da tıpkı bizde olduğu gibi bir zamana tabidir. Yani onun için de zaman bizim kavradığımız gibidir ve geçmiş, şimdi, gelecek şeklinde vuku bulur. Yine Allah'ın zaman dışılığı, kader meselelerinden bunalan kelamcılar tarafından ortaya atılmıştır, felsefidir ve Kuran'dan hiç bir dayanakları yoktur. Peki Allah'ın zamanı ile bizimki bir mi? Onu açıkladığını görmedim. Bu konuyla alakalı olarak bir tek Mearic Suresi 4. ayetten bahsetmekte (1. videodan bakabilirsiniz).

2- Haliyle Allah'ın geleceği bilmesi de söz konusu değildir. Nitekim Ali imran 140, 142, Tevbe 16. ayetleri de buna delildir.

3- Eğer Allah, geleceği(mizi) bilirse o zaman biz robottan farklı olmayız, yaptıklarımızın, duamızın bir anlamı kalmaz. Çünkü o takdirde onun ilminde de değişim olmaz, her şey zaten belirlenmiş. Özgür irade diye bir şeyden bahsedemeyiz haliyle. Öte yandan Bayındır'a göre Allah geleceği bilmese de kullarının fiillerine müdahale etmektedir, zaten kuralları, kanunları da o koymuştur. Yani İslam filozoflarının dediği gibi "başta yaratıp" bırakmamıştır. O yüzden yaptığı etkinin neye sebep olacağını bilir (bunu tam demiyor ama sanırım bu anlamda kullanıyor, yoksa Allah'ın bilgisini çok çok sınırlamış olmaz mı?).

4- Allah'ın "Her şeyi bilir" derken kastettiği de var olan şeylerdir. Zira "şey" kelimesi Arapça'da yok olanlar için kullanılmaz, bunu bir tek kelamcılar kullanmıştır.

Bu iddialardan özetle, Bayındır'a göre yaratıcı tasavvurunu şöyle bir örnekle açıklayabilirim sanırım:
Bir oyun kodladığımızı düşünün, bu oyunun kurallarını, oluşturduğumuz karakterlerin özelliklerini hep belirlemişiz. Yani bizim belirlediğimizden öteye pek gidemezler, haliyle oyuna yaptığımız müdahalenin ne türden bir etkiye sebep olacağını da iyi biliriz. Ama oyunda da bizimkine yakın bir zaman dilimi vardır ve karakterlerin seçimlerini, geleceklerini bilmeyiz. Başta koyduğumuz kuralları aşamayacaklarından eminizdir (zira o kabiliyeti vermemişizdir) ve müdahalemizi de buna göre yaparız. İşte yaratıcı için de böyledir. Kimin kimle evleneceğini, ne türden işler başaracağını, iman edip etmeyeceğini bilemez. Ama bir yandan da bu kainata devamlı müdahale eder. Bunu yaparken geleceğimizi bilmez ama kuralları koyan o olduğu için yaptığı müdahalenin nelere sebep olacağını kestirir.

***
Cevap kısmı:

1- Kelam alimleri niye Allah'ı zaman dışı olarak gördüler, ısrarla savundular? Bunun sebebine şu yazıda az biraz değinmiştim. Kelamcılara göre mahluk yani alem ve içindeki her şey (hâdistir) yaratılmıştır, bunu en rahat gözlemlememizin yolu da değişimdir. Değişen her şey = mahluk olduğu için yaratıcının değişmeyen bir varlık olması lazım (çünkü ona hiç bir şey denk değil, haliyle değişen şeye benzemeyen varlık da değişmemeli). Zaman da bir değişimdir, bunu gözlemleriz yine. Zira zamana tabi olan şeylerin doğumu, ölümü söz konusudur. İşte buna hudüs delili derler (bu cevap doyurucu mu değil mi, filozoflar ne diyor, o başka bir konu) ve Hz. İbrahim'in de bu delilden hareketle yaratıcıyı bulduğunu (En'âm Suresi 75-78), haliyle hudüs delilinin Kuran'ın da izin verdiği, geçerli gördüğü bir delil yöntemi olduğunu savunurlar (Allah bedihi olarak  [yani delil getirmeye ihtiyaç duymadan] bilinebileceği gibi hudüs deliliyle de bilinebilir derler).

Allah'ın zamana dahil olmasıyla ilgili olarak benim aklımda oluşan sorun ise şu: Eğer Allah zamana dahil ise, zaman Allah'ın bir parçası mıdır? Eğer parçasıysa Allah'ı da bilgisini de sınırlandıran bir güç olur zaman, zira kendisinin bir parçası (zaman) kullarının geleceğini bilmesini engelliyor. Değilse, zaman Allah gibi kadim bir şey midir, fakat böyleyse Allah gibi başka kadim varlıklar da mümkün olur. Yok zaman kadim değildir, Allah'ın yaratıp içine dahil olduğu şeydir dedik. O halde "zamanı yaratmadan evvelsinde ne vardı?" sorusu kafamı kurcalıyor. Ki bir yaratıcı niye gücünü sınırlandırsın ki? Belki kullarının seçim hakkı için? Kullarının seçim hakkı için bilme gücünü sınırlandırmasına gerek yok esasında, bilse de müdahil olmamayı tercih ettiğinde de kullarını (görece) serbest bırakmış olur.

Yine, En'âm 73. ayetini Rabbin zaman dışılığına bir vurgu olarak ele alabiliriz:

وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ بِالْحَقِّ وَيَوْمَ يَقُولُ كُن فَيَكُونُ قَوْلُهُ الْحَقُّ وَلَهُ الْمُلْكُ يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّوَرِ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ
"Odur gökleri ve yeri (deruni) bir hakikate göre yaratmış olan. O ne zaman "Ol!" dese emri derhal yerine gelir; ve (mahşer) borusu çalındığı Gün hükümranlık yine Onun olacaktır. O, yaratılmışların idraklerini aşan şeyleri de, onların duyuları veya akılları ile kavrayabileceklerini de bilir: yalnızca Odur gerçek hikmet sahibi, her şeyden haberdar olan." M. Esed
Allah bir şeye "ol!" dediğinde o hemen oluverir, ama kimin cihetinden? Rab cihetinden hemen oluverir, yaratılan-mahluk cihetindense bir süreç işleyebilir. Nitekim evrenin yaşını hesaba kattığımızda, evrimi göz önünde bulundurduğumuzda bu ayet yine anlamsız kalmaz. Çünkü bütün bu uzun süreç onun için tek bir anda olmuştur, o "ol" demiş, hemen oluvermiştir. Yaratıcı için balçıktan yapılan insan ile evrimleşen insan arasında kâdirliğine halel getirecek bir durum olmaz; yine 5 milyar yıl geçmiş, geçmemiş farketmez. Onun cihetinden yarattıkları için kurallar ve bir süreç tayin etmesi de etmemesi de müsavidir (hepsi tek bir andadır). Ben Rabbimin zaman dışılığını düşündükçe kendimden geçiyorum, içim titriyor. Allah dediğimizde de işte bu şekilde bizi sarsan, başımızı döndüren bir varlık olması gerekir diye düşünüyorum.

Bu konuda Bayındır'ın delili, Mearic Suresi 4. ayet:
تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
"Bütün melekler ve (insana bahşedilmiş olan) ilham O'na (bir günde) yükselir, uzunluğu elli bin yıl (gibi) süren bir günde." M. Esed (veya mesafesi elli bin yıl uzaklığında olan bir günde -eyfi)
Ancak Mearic Suresine karşın bir de Hac Suresi 47 var (şuradan veya daha da iyisi şuradan bakabilirsiniz):
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَن يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ وَإِنَّ يَوْمًا عِندَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ
"Ve bir de (ey Muhammed,) (gelecekse gelsin diyerek) onlar azap konusunda sana meydan okuyorlar (onun hemen gelmesini istiyorlar -eyfi): fakat (bilmelidirler ki) Allah vaadinden asla cayacak değildir ve bilin ki, Rabbinin ölçüsüyle bir gün, sizin hesap ettiğiniz bin yıl gibidir." M. Esed
Bu iki ayeti karşılaştırdığımızda bir takım sorunlar oluşuyor:

Mearic suresindeki elli bin yıl mesafesinde/miktarında bir gün ne demek? Melekler mesafesi elli bin yıl uzunluğunda olan bir günde Rabb'e ulaşabilecek (Mearic-4), oysa Rabb için bir gün bizim saymamıza göre bin yıl değerinde (Hac-47). O zaman bu elli bin yıl kime göre olacak, meleklere göre mi (bize göre bin, onlara göre elli bin)? Oysa Mearic 4 ve Hac suresi 47'deki ayetleri birleştirdiğimizde, anlatılmak istenen şu diyebiliriz: Bize çok uzun gelebilecek bir zaman dilimi hem Rabb'imiz için hem melekler için çok farklı olacaktır (hepsinin kendine özel bir zaman dilimi olabilir). Bu yüzden Kuran'nın bir yerinde bir günden bin yıl diye, başka bir yerinde ise elli bin yıl diye bahsedilmiştir. Zira ikisi de insana göre uzun bir zaman dilimi, ama rab için sadece bir gün. Buradan yola çıkarak gün kelimesini tevil edip, esasında Allah için hiç bir zamanın söz konusu olmadığını da söyleyebiliriz, bizden farklı bir zamanın söz konusu olduğunu da (yine meleklerin de kendilerine has bir zaman dilimleri olduğunu söyleyebiliriz bence).

2- Allah'ın geleceğimizi bilmesi için bir üst paragraftaki açıklamaya da, zaman dışı olmaya da ihtiyacı yok aslında. Zira hiç tevile girmeden, direkt Hac Suresi 47. ayeti ele alırsak, Rabb'imizle aynı zaman dilimini paylaşmadığımız ortada. Yani onun bir günü bizim bin yılımıza denk geliyorsa, yaratıcının bir günde bizim bin yılımızı bilmesi olası. Tıpkı yukarıda verdiğim oyun örneğinde olduğu gibi. Nitekim pek çok oyunda bizim zaman dilimimiz oyundakine göre daha yavaş kalır (bir haftası bizim bir günümüze denk olabilir). Dahası bir kere farklı zaman dilimlerinde olduğumuz sabit olduktan sonra yaratıcının bize özel yarattığı zaman dahil her şeyi kuşatması da (Taha 98), ileri-geri alması da, haliyle geleceğimizi bilmesi de mümkün. Bayındır, Allah'ın geleceğimizi bileceğine dair bir delil yok iddiasında, ama esasında var, Müzzemmil-20Lokman-34:

إِنَّ اللَّهَ عِندَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
"Son Saat'in ne zaman geleceğini yalnız Allah bilir; yağmuru yağdıran O'dur; rahimlerde yer alanı [yalnız] O bilir: Halbuki hiç bir kimse (ayette "nefs" denir, bu kelime bildiğim kadarıyla Allah için kullanılmaz Kuran'da -eyfi) yarın ne kazanacağını ve hangi topraklarda öleceğini bilmez. [Yalnız] Allah, her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır." Muhammed Esed.

Bu konuda Bakara 255, Nur 64. ayetler de var ama bu ayet kadar açık değiller (hangi görüşü savunuyorsanız ona göre mana çıkacak ayetler daha çok). Yine kıyametin kesin olacağına dair ayetler de Rabb'imizin en azından bizdeki gibi bir zamana dahil olmadığına ve geleceğe dair bir bilgisi olduğuna delil. Eğer bizim zamanımıza dahilse ve geleceği bilmiyorsa kıyametle alakalı "kesin olacak"la ilgili haberlerine de gölge düşer. Zira belki bir zaman sonra onun isteği de değişecek? "Allah'ın sünnetinde bir değişiklik bulamazsın" ayeti ancak zaman dışı ve geleceği de bilen bir varlık için söz konusu olabilir, yoksa az bir ihtimal bile olsa kendi isteklerinin değişmesi mümkün olmaz mı?

Bu ayetleri ve Allah'ın ilminin her şeyi (geçmiş-şimdi-gelecek) kuşatacağını göz önünde bulunduran alimler, Bayındır'ın örnek gösterdiği Ali İmran 142 ve Tevbe 16'yı tevil etmişlerdir:

أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُواْ الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّهُ الَّذِينَ جَاهَدُواْ مِنكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرِينَ
"Allah, [kendi yolunda] üstün çaba gösterdiğinizi ve zorluklara karşı sabırlı olduğunuzu görmedikçe cennete girebileceğinizi mi sanıyorsunuz? (1) M. Esed
1 - Lafzen, "Allah, aranızdan ... cihad edenleri ve zorluklara karşı sabır gösterenleri bilmeden...". Allah, her şeyi bilen olduğundan, O'nun bir şeyi "bilmemesi" elbette atıfta bulunulan olayın veya şeyin henüz (yaratılan cihetinden) meydana gelmediğini veya hâl-i hazırda (yaratılan cihetinden) mevcut olmadığını gösterir (Zemahşerî). 
Kimi müfessirler de, "görmedikçe" kelimesini Mecaz'ı Mürsel kabul etmişler ve "tebyin" manası vermişler. Yani ..."olduğunuzu beyan etmedikçe, göstermedikçe" diye tevil etmişlerdir. Ben hem bu ayetleri, hem de Allah'ın kendi yaptığı bir şeyden bahsederken geçmiş-gelecek fiillerini kullanmasını biz kullarıyla iletişime geçmesine, haliyle bizim anladığımız, kullandığımız dil çerçevesinde kendi eylemlerinden bahsetmesine yoruyorum. Yani dilimizin sınırlılığı, Allah'ı kavramaya tam yetemeyebilir, bu yüzden de farklı şekillerde anlaşılabilecek ayetler çok olabilir Kuran'da (kendi "tenzih" anlayışımıza göre bunları tevil etmekte de bir sakınca yok bence).

3- Allah'ın geleceğimizi bilmesi bizi robot yapar mı? Şöyle bir şey düşünüyorum ben, geleceğimizi sadece o tayin etmiş olsa evet ama o geleceği bir yandan biz belirliyorsak, yani kendisi mümkün mertebe dahil olmamayı seçmişse hayır, robot yapmaz. Çünkü geleceğimizi bilmesi demek, biz onu yaşamadan bilmesi anlamında değil de bir nevi ileri sararak bilmesi anlamında olabilir. Onun için şu zamandan bin yıl sonrasına geçmesi için beklemeye ihtiyacı yok. Haliyle geleceğimi bilirken yok olan ve kendisinin belirlediği bir şeyi bilmiyor; var olan ve benim yaşadığım, aynı zamanda onun da kısmen etkilediği bir şeyi biliyor. Bu noktada esas olarak özgür iradeyi kısıtlayan şey geleceğimizin bilinmesinden çok geçmişimizin belirlenmesi ve Rabb'in kullarının fiillerini yaratmasıdır bana kalırsa. Yani, içine doğduğumuz coğrafya, aile, kendi yatkın olduğumuz huylar, Allah'ın devamlı müdahil olması. Bunlar geleceğimizi epey etkileyen unsurlar. Haliyle geleceğimizi sadece şekillendiren biz değiliz, bize verilenler arasından yaptığımız kısıtlı seçimler daha çok (hadi biraz daha çabalayınca bir şeyleri aşabileceğimizi de kabullenelim zoraki). Nasıl başka insanların yaptıkları bizim geleceğimizi etkiliyorsa aynı şekilde bizim yaptıklarımız da başkalarını, gelecek nesilleri etkiliyor. Haliyle kaderi belirleyen şey, Rabb-çevre-toplum-kişinin kendisi ve daha bir çok etkendir. Bu durumda da geleceğimiz bilinmese bile tam bir özgür iradeden bahsedemeyiz. O yüzden ben özgür iradeden çok "var olanlar arasından seçim yapmak" demeyi daha uygun görüyorum. Yarın, kıyamette de bu var olan koşullara göre yaptığımız seçimlerden yargılanacağımızı düşünüyorum (haliyle her birey kendine özel şekilde yargılanacak). Peki yaratıcı madem geleceğimizi biliyor, o zaman niye yaşıyoruz ki? demeye de gerek kalmıyor. Çünkü 1- ona göre zaten hepsi aynı anda oluyor, yani yaratmış ve bu süreci yaşamamızı istemiştir ama kendisi açısından bunların hepsi tek bir andadır 2- biz olduğumuz ve bir şeyleri seçtiğimiz için gelecek var, mahluk olmasa gelecekten de bahsedilmeyecekti. Allah'a dua etmemizin anlamı da böyle, o biliyor ama biz bilmiyoruz. Duamız yüzünden mi yoksa kendi eylemimiz yüzünden mi geleceğimizi şekillendirdiğimizi bilemeyeceğimiz için elimizdeki tüm araçlara sarılıyoruz. Onun ilminde ise değişim olmuyor, onun için bir zaman akmıyor, hangi duayı kabul edeceğini, hangisini reddeceğini ve bütün bunların ne gibi sonuçları olacağını o hep biliyor (haliyle geleceğimizi kısmen şekillendiren de o oluyor ama tamamen değil).

4- Şey kelimesi sadece var olanı kapsamayıp "Tasavvur edilen ve haber verilen şey." manasına da gelebilir ("kendisinden haber verilebilecek her şey için söylenebilir", bkz. Lisan'ul Zrap). Yani Allah için mümkün olan, haber vereceği her şey. Dolayısı ile illa ki şu anda var olanı kapsamaz, geleceği de kapsayabilir. Çünkü Allah zamana dahil olsa bile gelecekte yapacağı veya yapmayı düşündüğü şeyleri, haliyle imkan dahilinde olan her şeyi bilir. İlla ki şu an diye kayıtlamasak olur. Ayrıca "onun benzeri hiç bir şey yoktur" derken de Allah var olmayanı, olması da mümteni olanı "şey" kelimesi ile tariflememiş midir? Ve, Allah'ın zamana dahil olmadığını kabul edersek zaten onun için geçmiş, şimdi ve gelecekte olacak her "şey" vardır. Onların yokluğu bizim cihetimizdendir, onun cihetinden değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder